24 Mart 2010 Çarşamba

Sosyal Ortamda Kendimizi Nasıl Kabullendiririz?

Hayat bazen çok acımasız gelir insana, sosyal ortamda var olmak , var olabilmek ve belirli bir yer edinebilmek zaman zaman gerçekten zorlar insanı. Özellikle gençlikte.

Gençken arkadaşlar daha acımazsızdır. Çevre daha acımasıdır. Bi salaklık yaptığınızda yerden yere vururlar sizi. Mallığınızı her yerde anlatırlar. Bazen sizinle tanışmamış kızlar bile hikayelerinizi duyarlar.

Sosyal ortamda kendimizi nasıl kabullendiririz?

İnsanlar değerli insanlarla , kendilerine değer veren, kendilerine değer katan insanlarla vakit geçirmek isterler.

Küçük bir soru? Şalvarlı biri ile arkadaş olup yanınızda dolaştırır mısınız? Eğer doğuda bi yerlerde yaşamıyorsanız bu soruya cevabınız hayır olacaktır.

Şalvar en kolay görünebilen bi uç örnek iken eğer sizin sosyal şalvarınız var ise kimse sizi yanında dolaştırmak istemez. Peki nedir bu sosyal şalvarlar ?

Birkaç örnek verelim en uç örneklerden başlayarak. Sürekli lekeli tshirtlerle gezen biri, pis kokan biri, çok kötü konuşan biri istenemez.

Peki ya öfkeli biri, öfkesini kontrol edemeyip kavga çıkaran biri ? ister misiniz? İstenemez..

Beraber bir akşam bir şeyler içmeye gidilecekse eğer içip ortalığa kusan bir adamı da kimse istemez. Hesap geldiğinde kendi hesabı 5,50 tuttuğunda 5 atan 12 tuttuğunda 10 atan, 14,50 tuttuğunda 50 krş alacağım var diyen adamı da kimse istemez..

Onu bırakalım da nasıl isteniriz onu bilelim. Aslında dediğim gibi bencil lavuk olmayacan, insanlara bir şeyler katacaksın. Buradaki bir şeyler katmak beleşe iki rutin hikaye anlatmak değil. Eğlenceli olacaksın mesele lafın dinlenir olacak. Birilerine çikolata alacaksın , ne bilim birinin derdi odlumu koşacaksın. Gitar çalacaksın mesela o zaman severler seni. Haksızlığa uğrayan güçlünün yanında güçlüye karşı duracaksın mesela o zaman severler seni.

Sosyal Şalvar ve sevilme hadisesini bir yere koyup en başa dönelim. Sosyal ortam acımasız. Herkes herkesi ezmeye hazır. Özellikle ortada güzel bir kız varsa.

Diğer erkeğin sizi kızın önünde ezme çabası ( pua aleminde ki adı ile GEARlama) ile nasıl mücadele edebileceğimizle ilgili birçok soru aldım. Bir çok kişi bu konu hakkında bir yazı istedi. Aslında uzun süredir yazıp duruyorum ama kimse fark etmiyor.

Çünkü mesele şu. Adamların seni ezememeleri için ezilmicek adam olman lazım. Kaniş köpeğini görüp kızın arkasına saklanıyorsan sosyal ortamda ezerler seni. Cimrilik edersen cimri diye çakarlar. Korkaksan korkak diye sokarlar. Pis isen pissin diye ezerler. Bizans oyunları yapmaya kalkarsan “ senin koyun gütmüşlüğün kadar benim çoban sikmişliğim var” diye suratına çakarlar.

Aynaya bakmayı bileceksin önce. Sosyal aynaya bakacaksın ve soracaksın. İnsanlar beni niye istesin. İnsanlara ne veriyorum. İnsanlar bana ne veriyor. Unutmayın insanların % 90 ı bencil ve kendini düşünen yaratıklarıdır. Elbette önce herkes kendini düşünecek o başka bir şey lakin sadece kendinizi düşünürseniz kaybedersiniz.

Zamanın birinde yazlık gibi bir yere gittim. Tam bir kabus. Kimseyi tanımıyorum oysaki oradaki herkes birbiri ile kanki olmuş. Akşamları oturup bağıra çağıra gitar eğlence vs.. bense kenar da bekliyordum. Bende onların arasında olmak istiyordum.

Genelde yaptığımız en büyük hata isteklerimize odaklanmamızdır. Ben şunu istiyorum, ben bunu istiyorum. Ee bakalım o istiyor mu ? içimden şu soruyu sordum kendime onların beni istemesini nasıl sağlarım. 2 gece balkon oturdum uzaktan onları dinledim. Haklarında bildiğim şeyler birbirlerini uzun zamandır tanıdıkları , eğlenmeyi ve şarabı sevdikleriydi.

Ben kaliteli ve eğlenceli bi adamdım ama “hey ben buraya yeni geldim size takılabilir miyim?” diyemezdim. Deseydim de “off nerden çıktı bu lavuk” diyeceklerine emindim. Düşündüm ve en sonunda fırsatı yakaladım. Yoldan geçen bir adam onlara laf attı ve grubun alfası “öle olmaz bize takılacaksan şarap getircen” dedi. Ampul yanmıştı. Hemen fırlayıp 2 şişe kaliteli çarap kaptım. Ve yanlarına doğru gitmeye başladım. Yüksen enerjim, kendime güvenimle ve sevimli piçliğimle söze giriştim ve tabi ki grubun alfasına konuşmaya başladım.

( burada alfa tahlili önemlidir. Alfa ünvanı en iyi olan değildir. Alfa tahlili önemlidir. Bazen yaşça büyük birine alfa hürmetli davrandığı için alfayı şaşırabilirsiniz)

Selam beyler , buraya 2 gün önce geldim. 2 gecedir balkondan gürültülerinizi dinlemek zorunda kalıyorum ( gülerek) . Çok gürültücüsünüz ve ben gürültücüleri severim. Biraz önce rüşvet olarak şarap istediğiniz duyumunu aldım. İşte rüşvetiniz gürültüye katılabilir miyim? ( sevimli piç modeli ile tabi) ( kollarımı kaldırdım iki elimde iki şişe)

Alfa gülümsedi ve espri ile karşıladı.

-hoş geldin ya hacı, şarapla gelene saygımız sonsuz.

İşte aralarındaydım. Herkesin isimlerini bir kerede öğrendim ve isimleri ile seslenmeye başladım. Bi süre oturduktan sonra bu gecelik bu kadar yeter ilk günden bıktırmayım sizi dedim ve ayrıldım. Aslında canım orda kalmak istiyordu ama yapılması gerekenlerle istekler çeliştiğinde yapılması gerekenleri yapmak gerekiyordu. Bende öyle yaptım.

Canınızın istediğini yapmaya devam ettiğiniz sürece götünüze girer bilginiz olsun. Acı çekmeden hiçbir güzelliği elde edemezsiniz. Çevrenizdekileri kaybetmeye başlıyorsanız git gide sadece 3 ihtimal vardır.

1) Kötü bir insansın.

2) Bencil bir insansın.

3) Çevrendeki herkes kötü

Ve eğer çevrendekileri sen değil de çevrendekiler seni bırakıyorsa o zaman sadece ilk iki şık kalır geriye.

Sosyal başarının ana kuralı bu işte dostlar. İticiliklerini yok edip çekicilikler ekliceksin kendine ve insanların sana iyilik yapmasından sa sen insanlara iyilik yapacaksın. Bencillikten fedakarlığa, cimrilikten cömertliğe, bireysellikten paylaşımcılığa geçeceksin.

Aynaya bakın.. hem dışınıza hem de içinize…

Kazanmak istiyorsanız. Gözünüz açık olsun……

Saygılarımla….

JoKeR – 23.10.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder