7 Haziran 2010 Pazartesi

Tavlamanın ve Cilveleşmenin Sancılı Karmaşası

Tavlamanın, etkilemenin, baştan çıkarmanın ya da cilveleşmenin karmaşası nedir ?

Pozitif bilimlerde işler kolaydır. Su 100 derece de kaynar. Hadi basınç farkı diyelim o etkiyi de göze alır pozitif bilim 3-5 derece de öyle oynar. Ama soktuğumun suyu altına ateşi bastın mı kaynar işte..

Durum soysal bilimler olduğunda ise işler iyiden iyiye karışır. 100 Bin bilinmeyenli bir denklem çözüyorsun gibi hissedersin kendini. O kadar çok veri vardır ki. O kadar çok bilinmeyen. Ne yapacağın bilmezsin.

Denklem çözmek birazda sezgiseldir. Çarpanlarına ayırırsın. Ne yaparsan yap bazen sorunun sonuna geldiğinde bulduğun cevap şıkların arasında yoktur. İşte kabus budur.

Sosyal ilişki süreçleri ve cilveleşmenin karmaşası. Alim olmak gerekir diye düşünüyorum bir kadını elden kaçırmamanın garanti olması için.

Bir kadın görürsün önce, senin diğerlerinden farkın sadece güzel mi değil mi diye bakmamandır. Yürüyüşünden, duruşuna, konuşmasına kadar analiz edersin. Göz süzüşleri önemlidir. Kelimelerle nasıl oynadığına bakarsın. Nerde adım attığına nerde geri çekildiğine nerde kayırsızca yerinde durduğuna bakarsın. Oyun başlamıştır. Her şey yerinde gitmektedir.


Bir satranç tahtasında iki kişi oturmuş , oyun güzel oynanıyor ama seyreden oyuncular çok can sıkıcı olabilir. Bilmediğinde bir şeyler söylerle kıza..

Cilveleşmenin sancılı karmaşası?

Neil Strauss’un kitabında çok sevdiğim bir sözü vardır. “sözde yeteneklerimize rağmen, tavlama çoğu zaman bir şans işidir.”

Evet bizim yaptığımız çekiciliğimizi artırmakla birlikte , şansımızı artırmaktan başka bir şey değil. Ama artırdığımız şans bize yetecektir. Nerede ne yapmamız gerektiğini bilmek önemli.

Tüm bunlara rağmen karşıdaki oyuncu gereksiz bir anda masandan kalkabilir. İyi bir kadın üstadı iseniz , kadının masadan neden kalktığını genelde anlarsınız. Oysa bazen öyle kadınlara düşersiniz ki, kadın “ezberi bozar” kitaba aykırı davranır.

Teoride olmayanları yapar. Neden , niye, niçin, ne sebeple …. Bilinmezlerdir hep..

Söz konusu bir kadın olduğunda dostlar..

Cilveleşme ve tavlamanın sancılı bir karmaşası vardır.

Kadın karmaşıktır çünkü, kadın sancılıdır, kadın kendi bilmez ki neyi neden yaptığını sen bileceksin.

Gözlerinin içini okumak gerekir böyle durumlarda ve paniğe kapılmamak. Panikle aniden verilmiş kararlar ve hamleler kaybetmeye sebep olabilir çünkü. Ustaca , sakin, gücünüzü koruyarak devam etmelisiniz oyuna.

Oyun ve gerçeği birbirinden ayırmayı bilmelisiniz.

Oyun yaşanan algıdır. Gerçek ise gerçektir. Oyun bir çeşit algı yönetimidir.

Bu sebepten diyorum.

Tavlama tekniktir, ilişki kişilik diye..

Oyun da ne yaparsanız yapın , oyun kendi gerçekliğini bulacaktır. Oyun bizim ödül olduğumuz üstüne kurulmuş olabilir. Kıza kendini ödül gibi göstermek üzerine de kurulmuş olabilir. Ancak gerçekte sen ödül değilsen o tahta da galip gelmiş olsan bile. Gerçekte o tahta senin götüne girecektir.

Bazen sırf bu sebepten kaçar kadın. Sırf da bu sebepten. Çünkü kadınlar oyunu da gerçeği de genel olarak erkeklerden çok daha iyi bilirler.

Kadın bakara çok iyi oynuyor. O tahtadan kendi galip kalkacak ama gerçeğe bakar. Gerçek ona bu tahtayı sen kapatacaksın ama gerçekte tahta senin götüne girecek. O zaman kadın yarım bırakır oyunu. Erkekler ise yapmaz bunu.

Kazanmaya odaklı geri zekalılar olduğumuzu unuturuz sıklıkla. Kazanmak uğruna çok şey kaybederiz sıklıkla.

İşletme teorileri arasında “eldeki kuş- daldaki kuş” teorisi vardır. Finansman modelleri arasında eldeki 1 kuşun daldaki 2 kuştan daha iyi olduğu öğretilir. Kadınlar daha iyidir bu konularda.

Erkekler daldaki kuşları kovalamaya pek meraklıdırlar. Genelde bunu yaparken eldeki kuşu da kaçırırlar. Oysa kadınlar temkinli yaratıklardır.

Evet evet , TEMKİNLİ..

Bir kadının ana elementlerinden biri de temkinli olmaktır. Onlar için her zaman eldeki kuş daha değerlidir. Daldaki kuş ne kadar güzel, ne kadar parlak tüylü, hatta taklacı bile olsa..

Eldeki kuş, eldeki kuştur. Eldeki kuş onun kuşudur.

Daldaki kuşun kanadını kırmadan eldeki kuşu salıvermezler. Zaten eldeki kuşlarda öyle özgürlük meraklısı değillerdir pek. 2 tur atıp tekrar gelir konarlar kadının yanına..

Kadının ablası kötü bir evlilik geçirmiştir. Acısı sizden çıkar bilemezsiniz.

Kadının babası alkoliktir, hep annesini dövmüştür. Ne yapsanız da etkileyemezsiniz kadını, o face de elinizde rakı kadehi ile bir fotonuzu görmüştür belki de….

Kadının son 3 senedir hiç sevgilisi olmamıştır. Ona rağmen size gelmez anlam veremezsiniz. Siz anlam veremezken o 3 senedir herkesten sakladığı sevgilisi ile gizli gizli kavgalar etmektedir.

Cilveleşme ve Baştan çıkarmanın sancılı karmaşalarıdır bunlar, bilemezsin…

Böyle duygular içindeyken, sorarsın kendi kendine, alfalık ya da çekicilik yolunda yaptığım bu mücadele ne işe yarıyor diye. Her şeyden vazgeçmek , her şeyi yıkmak istersin bazen.

Aslında hiçbir şey bildiğim de yok dersin kendi kendine.

Sen bu hislerle yanarken , bir dişi güler sana, başka türlü gülmüştür sana. Anlamazsın önceleri. Sonra yakınlaşırsın, kız senden çok etkilenmiştir. Her şey çok güzel gitmektedir. Oysa sen bu kız için hiçbir şey yapmamışsındır.

Sonra girersin kadının hayatına. Anlarsın ki yine aynı şey vardır. Diğer kadın neden gittiğini bilediğin gibi, bu da anlamsız gelmiş gibidir.

Sonra görürsün ki, hiçbir şey anlamsız değildir.

Bir gün duruşundan bahseder, diğer gün giyiminden, bir gün çok güzel kokuyordun der.

O gün diye başlar bir cümleye..

Hayyam’ı anlatmıştın,

O gün diye başlar bir cümleye..

Neyzeni bize tanıştırmıştın,

O gün diye başlar bir cümleye..

Cevat Çapanla karpuzlara gidecektin, karpuz olasım geldi..

O gün diye başlar bir cümleye..

Melih Cevdet’i söylemiştin, seninle katlanasım geldi..

O gün diye başlar bir cümleye..

Lacivert gömlek giymiştin.

O gün diye başlar bir cümleye..

Öfkeni kontrol edip, ortamı çok güzel idare etmiştim.

O gün diye başlar bir cümleye..


Can Yücel’le ortak olup hepimizi GÖT etmiştin.

O gün diye başlar bir cümleye..

Dans ederken beni prenses gibi hissettirmiştin..

O gün diye başlar bir cümleye..

Beni öpmüştün

O gün diye başlar bir cümleye..

Hiçbir şeye gerek yok..

O gün öyle bir gündü ki benim için…

O gün diye başlar bir cümleye..

O gün beni aramıştın…

Tavlamanın , çilveleşmenin, etkilemenin sancılı karmaşası budur..

Kadınlar..

O gün diye başlar bir cümleye..


Biz o cümleleri duysak ta duymasak ta..

Kadınlar..

O gün diye başlar bir cümleye..


O cümleler bazen ruhumuzu okşar, bazen içimizi acıtır.

Biz sadece o günlere ilişkin tebessüm yaratmak için bir çilingir misali değişik anahtarlar hazırlarız..

Biz bir şeyler yaparız ve kadınlar O gün diye başlar bir cümleye..

İyi için çabalarız. Elimizden gelini yaparız.

Bilmediğimiz diyarlardan bir ses gelir..

Bu kadın seni istiyor

Bilmediğimiz diyarlardan bir ses gelir bu kadın senden korkuyor

Bilmediğimiz diyarlardan sesler gelir

Ve kadınlar

O gün diye başlar bir cümleye..


Saygılarımla….
JoKeR –07.06.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder